Pazarlamada korkunun etkisi

Fear Appeal efekti ve reklamcılığa etkisi nedir

💁‍♂️ Öncelikle

Korku daima satar. Ama bu ince bir çizgidir. Pazarlamada korkutma etkisiyle reklamcılık (Fear Appeal) nedir ve en iyi örnekleri neler?

💡 Fikrin Özeti

Korku etkisini (Fear Appeal) kullanarak pazarlamada dikkat çekici ve harekete geçirici reklamlar yaratma stratejisi. Bu yöntem, insanların doğuştan gelen korku tepkisinden faydalanarak, onları bir ürün satın almaya, bir davranışı değiştirmeye ya da bir amaca katılmaya teşvik eder. Etkili bir korku etkisi kampanyası, korkuları anlayıp çözüm sunarak güven ve aciliyet duygusu yaratır.

🏹 Korkutma Etkisi (Fear Appeal) Nedir?

Hiç sizi biraz tedirgin eden, hatta omzunuzun üzerinden bakmanıza neden olan ya da daha önce üzerinde pek düşünmediğiniz bir soruna karşı aniden harekete geçme dürtüsü hissettiren bir reklam izlediniz mi?

👻 İşte, buna Fear Appeal yani Korku Etkisi denir.

Korku Çekiciliği veya Cazibesi vb. olarak da çevirilebilir ama anladınız işte.

Dün sevgili @idacionur'un beni bir gönderiye etiketledi ve sayesinde bugünün pazarlama fikri serisinin konusu çıkmış oldu.

Etiketlediği gönderi bu tweet görselinde de gördüğünüz o meşhur pazarlama görseli.

Krizi fırsata çeviren, çok ince düşünülmüş, güzel bir örnek.

Zeki telefoncunun uyguladığı bu strateji Fear Appeal olarak da adlandırılan bir pazarlama stratejisi.

💡 En basit ifadeyle, bizi harekete geçmeye teşvik etmek için doğuştan gelen korku tepkimizden yararlanan reklamcılıkta kullanılan bir stratejidir.

Bunu, "Belki de sigarayı bırakmalısın" demek yerine size iğrenç gözüken akciğerlerin resmini gösteren sigara paketleri gibi düşünün.

Bu daha doğrudan, daha etkili ve kesinlikle daha akılda kalıcıdır.

❓ Peki reklamcılar bunu neden kullanıyor ve nasıl işe yarıyor?

Biraz daha derine inelim.

Biraz korkutucu bir şeyin sizi neden ayağa kaldırdığını ve dikkatinizi çektiğini hiç merak ettiniz mi?

Her şey hayatta kalmakla ilgili. Beynimiz tehditlere yanıt vermek üzere tasarlanmıştır ve bir reklam sağlığımıza, güvenliğimize ve hatta sosyal statümüze yönelik bir tehdide işaret ettiğinde dikkatimizi çeker.

👉 Çabukluk. Korku çekiciliğinin güzelliği budur; gürültüyü keser ve odaklanmamızı sağlar.

Korkuyu kullanmak aynı zamanda güçlü bir duygusal bağ da yaratabilir.

Bu sadece insanları korkutmakla ilgili değildir; onların korkularını anladığınızı göstermek ve bir çözüm sunmakla ilgilidir.

Güçlüdür çünkü kişisel hissettirir.

Bu tarzda bir reklam şöyle der: "Hey, seni anlıyorum. Seni neyin korkuttuğunu biliyorum ve yardım edebilirim."

Bu da bir güven ve aciliyet duygusu yaratarak insanları harekete geçirebilir. İster bir ürün satın almak, ister bir davranışı değiştirmek, hatta bir amaca katılmak olsun.

🫤 Şimdi, ilk tweetteki "Ama bu ince bir çizgidir" cümlemi hatırlıyor musunuz?

Korku kervanına atlamadan önce bilmelisiniz ki, bu strateji her zaman iyi bir strateji değil.

Reklamcılıkta korkuyu kullanmak iki ucu keskin bir kılıcı kullanmak gibi. Doğru kullanırsanız güçlü. Yanlış kullanırsanız da muhteşem bir şekilde geri tepebilir.

Çok fazla korku kitlenizi bunaltabilir veya duyarsızlaştırabilir.

Tehdit çok büyük ve çözülemez hissedilirse, insanlar bu durumdan uzaklaşabilir. "Ne anlamı var ki?" diye düşünürler ve mesajınız kaybolur. Ya da daha kötüsü, markanızı yardımcı olmaktan ziyade manipülatif olarak görerek amaçlarınız konusunda şüpheci hale gelebilirler.

👉 Korku Etkisini Uygulamak İçin En İyi Yöntemler Neler?

En iyi yöntemlere geçmeden önce ilk tweette de gördüğünüz görselin kullandığı stratejiye değinelim.

WWF bu görselde sarsıcı ve kışkırtıcı bir görüntü (balık suratlı bir insan) sunarak klasik bir korku çekiciliği stratejisi kullanıyor.

Anında dikkat çekmek ve rahatsızlık ya da sıkıntı hissi uyandırmak üzere tasarlanmış.

Altta yatan mesaj, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak kişisel değişim veya zarar görme korkusu üzerine oynayarak, bunu durdurmak için harekete geçmezsek, bunun bizim için ciddi ve kişisel sonuçları olacağını, bizi ve yaşam tarzımızı istenmeyen bir şekilde dönüştüreceğini öne sürüyor.

"Sizi değiştirmeden önce iklim değişikliğini durdurun" sloganı, doğrudan izleyiciye hitap ederek bunu pekiştiriyor ve tehdit edici bir dönüşümü önlemek için kişisel eylemlerinin gerekli olduğunu öne sürüyor.

Çevresel ihmalin potansiyel etkisini çarpıcı bir şekilde görselleştiren bu slogan, izleyicileri eylemlerinin gezegen ve dolayısıyla kendileri üzerindeki uzun vadeli etkilerini düşünmeye teşvik ediyor.

Bu yaklaşım, eylemsizlikle ilişkili bir aciliyet ve kişisel risk duygusu yaratarak harekete geçmeyi motive etmeyi amaçlıyor.

Peki, siz kendi stratejilerinizde korku etkisini nasıl kurarsınız? Bunun için 4 yöntem var 👇

1) Hedef Kitlenizi Tanıyın: Onları korkutan şey sizi korkutmayabilir. Araştırma çok önemlidir. Onların korkularını ve aynı zamanda sınırlarını anlayın. Bu panik yaratmakla ilgili değil; olumlu eylemi motive etmekle ilgili.

2) Bir Çözüm Önerin: Sadece bir sorunu vurgulamak yeterli değildir. Net, ulaşılabilir bir çözüm sunmanız gerekir. Onlara tünelin sonundaki ışığı gösterin ve bu ışığa doğru yönlendirin. Bu sizin ürününüz, bir yaşam tarzı değişikliği ya da gerçekleştirebilecekleri bir eylem olabilir.

3) Duyguları Akıllıca Kullanın: Korku ile umudu dengeleyin. Evet, korku faktörünü ortaya koyun ama aynı zamanda hedef kitlenize ilham verin. Harekete geçerek korkunun üstesinden gelebileceklerini bilmelerini sağlayın. "Bu kötü bir şey" demekle "Bizim yardımımızla bu yenilebilir" demek arasındaki fark budur.

4) Test Edin ve Öğrenin: Küçük adımlarla başlayın, tepkileri ölçün ve ayarlamalar yapmaya hazırlanın. Bir kitle için işe yarayan bir şey başka bir kitle için işe yaramayabilir. Unutmayın, amaç harekete geçmeyi teşvik etmektir, korkutmak için korkutmak değil.

Reklamcılıkta korku çekiciliği güçlü bir araçtır, ancak her araç gibi bu da onu nasıl kullandığınızla ilgilidir. Hedef kitlenizi motive etmek ve yabancılaştırmak arasındaki hassas dengeyi tutturmakla ilgilidir.

Doğru kullanıldığında, gerçek değişimi teşvik eden etkili ve akılda kalıcı kampanyalar yaratabilir.

Başka bir örnek de Michelin'den:

Bu reklam görseli, savunmasız olanı, bu örnekte bir bebeği korumaya yönelik içgüdüsel insan duygusundan yararlanarak korku çekiciliğini kullanıyor.

Lastik ile beraber bir bebek görseli, güvenlik için bir metafor görevi görerek, bir kişinin taşıyabileceği en değerli yükü, yani kendi çocuklarını korumak için kaliteli lastikler seçmenin önemini vurguluyor.

Bu, ebeveynleri sorumlulukları üzerine düşünmeye teşvik eden ve daha düşük bir marka seçmeleri halinde neler olabileceği korkusunu ince bir şekilde aşılayan duygusal bir yaklaşımdır.

Açıkça korkutucu değil ancak hiçbir ebeveynin hayal etmek istemeyeceği bir senaryo sunarak onları öngörülemeyen bir dünyada güvenilir bir koruyucu olarak Michelin'e yönlendiriyor.

Farklı bir örnek, araba kullanırken telefon kullanmamanız yönünde etkili bir kamu spotu.

Bu görsel, izleyiciyi araç kullanırken mesajlaşmanın potansiyel ölümcül sonuçlarıyla yüzleştirerek korku çekiciliğini kullanıyor.

Genç bir kızın cansız yüzünün görüntüsü sade ve tedirgin edici.

İzleyiciyi bir anlık dikkat dağınıklığının neden olabileceği geri dönüşü olmayan sonuçların farkına varması için tasarlanmış.

"WAS THAT TXT WORTH IT?" (Bu mesaja değdi mi?) metni, kendi üzerine düşünmeye teşvik eden ve mesajı kişiselleştiren akıldan çıkmayan bir soru işlevi görüyor.

Genellikle zararsız bir şey olarak algılanan araç kullanırken mesajlaşma (ve daha onlarca farklı) eylemin, değer mi maliyet mi sorusunu akla getiren trajik sonuçlara yol açabileceğini ima ediyor.

Bu da son örnek olsun.

Bu sert görsel korkunun etkisini incelikli ama derin bir şekilde kullanıyor.

Görsel, vücudu sorunsuz bir şekilde iskelet yapısına dönüşen bir jaguar ile yaşam ve ölümün yan yana gelişini tasvir ediyor.

Bu temsil, doğal yaşam alanları olan ormanın yok edilmesi nedeniyle vahşi yaşamın potansiyel ölümüne işaret ediyor.

"Orman asla yalnız ölmez" başlığı ekosistemin birbirine bağlılığını ve ormanların yok olmasının tek başına gerçekleşmediği, tüm türleri ve biyolojik çeşitliliği beraberinde getirdiği gerçeğini vurguluyor.

Bu reklam sadece ormanı değil, ona bağlı olan muhteşem canlıları da kaybetme korkusu uyandırmayı amaçlıyor ve izleyiciyi çevresel bozulmanın daha geniş etkilerini fark etmeye zorluyor.